Sağ akciğer 3 loba sahiptir, sol akciğer ise 2 loba sahiptir bu sebepten sağ akciğer sol akciğere göre daha büyüktür. Akciğerlerin içi boş değildir, iç kısmı süngere benzer yapıya sahiptir. Temiz bir akciğer parlak pembe renkte olup, sigara vb. tütün ürünleri tüketen insanların akciğer renkleri kurşuni ve siyaha dönüktür.

Göğüs kısmında ayrı ve kapalı olarak üç hücre vardır, biri sağ akciğer diğeri sol akciğer ve kalptir. Yetişkin insanda ağırlığı yarım kilonun biraz üstündedir.

Kas bulunmaz ve solunumda pasif bir rol oynar. Akciğerde hafif bir vakum yani hava boşluğu vardır, böylece nefes alınıp göğüs genişlediği zaman akciğerlerde genişler nefes verildiği zaman ise büzülür. Herhangi bir kaza sonucu akciğer delinirse vakum sistemi bozulur. İyileşme olup vakum sistemi tekrar düzelinceye kadar akciğerler görevini yerine getiremez.

10 cm kadar hava borusu alt ucunda sağ ve sol akciğer için iki esas bronşial boruya ayrılır. Bundan sonra dallanma akciğer içinde başlar. Ters ağaç şekli gibi ilk önce büyük bronşlar sonra 2 veya 3 mm çapında bronşioller bulunur. Bunlar basit hava geçitleridir. Gerçek çalışma alveoller sayesinde yapılır. Uzun salkıma benzeyen küçük hava keseleridir, bu keseciklerden 250 milyon kadar vardır. Eğer düz bir zemine yayma imkanı olsaydı tenis kortunun yarısını kaplayabilirlerdi. Her alveol bir kılcal damar ağı ile örtülüdür. Kan kalp tarafından kılcal damarların (kapiller) bir ucuna pompalanır. Alyuvarlar bunun içinden tek sıra halinde geçerler, bu yaklaşık 1 saniye sürer. Bu sayede çok önemli bir olay meydana gelir. Hücreler, kılcal damar çeperinin ince zarından karbondioksit yüklerini alveollere boşaltır. Aynı zamanda oksijen kaparak öbür tarafa yönelirler. Bu olay bir nevi gaz değiş tokuşudur.

Önemli vücut organlarımızdan kalp otomatik kontrol altındadır. Biz istemesek de çalışır, nefesimizi tutarak akciğerleri çalışmayı bir müddet de olsa durdurabiliriz. Böyle durumlarda gerçek bir rahatsızlık başlamadan otomatik solunum idareyi ele alır ve istemesek de tekrar solumaya başlarız.

Otomatik solunum kontrol merkezi omuriliğin beyne girdiği yerdeki şişlik olan omurilik soğanıdır. Şaşılacak şekilde hassas bir kimyasal detektördür. Çalışan kaslar oksijeni süratle yakar ve karbondioksit artık olarak meydana çıkar. Bu, biriktikçe kan hafifçe asitleşir. Solunum kontrol merkezi bunu hemen fark eder ve derhal akciğerlere hızlı çalışma emri verir. Yüksek seviyelerde veya ağır spor yaptığımızda da aynı durum geçerlidir.

Yatakta yatarken yetişkin bir insanın dakikada yaklaşık 8 litre havaya ihtiyacı vardır. Oturmada 16, yürümede 24, koşmada ise 50 litre hava gerekmektedir. Bir büro memuru normal olarak dakikada 16 defa nefes alır, her seferde yarım litre kadar hava akciğeri kısmen şişirir. Bunun 8 katını da alabilir. Hatta yarım litrenin hepsi de kullanılamaz, bunun üçte biri hava borusu ve diğer hava geçitlerinde faydasız kalır.

Havayı tropikal ormanlardaki gibi nemli ve sıcak sever. Kısa bir yolda havayı bu şartlara getirmek ustalık ister. Gözlerde bulunan gözyaşı bezleri, burun ve boğazdaki diğer bezler havayı nemlendirmek için günde yarım litre sıvı meydana getirirler. Aynı yol boyunca yüzey kan damarları soğuk günlerde çok geniş ve sıcak günlerde daralmış olarak havayı ısıtırlar.

Teneffüs ettiğimizde çeşitli bakteri ve virüslerin büyük bir kısmı burun ve boğazda yok edilir. Karanlık, sıcak ve nemli akciğer kanallarına ulaşanlar olursa da akciğer fagositler sayesinde bunları kalanları da yok eder.

Kirli hava akciğerin en büyük düşmanıdır. Kükürt dioksit, benzopiren, kurşun, nitrojen dioksit gibi naylonu bile eriten maddeler akciğerleri tahrip eder. Hava temizleyici sistemin başında burundaki kıllar bulunur. Bunlar büyük toz taneciklerini tutarlar. Burun, boğaz ve bronşial geçitlerdeki yapışkan mukus gibi hareket ederek küçük tanecikleri yakalar. Gerçek temizleme görevi ise on milyonlarca olan mikroskobik kıllarındır. Bunlar, rüzgardaki buğday başakları gibi saniyede 12 defa kadar ileri geri dalgalanır. Yukarıya doğru hareketleri mukusu alt geçitlerden boğaza çıkarır ve mukus buradan yutularak solunum sisteminden atılmış olur.

Sigara dumanı ve çok kirli hava mikroskobik kılları hareketsizleştirir. Eğer bu şekil kirli hava teneffüs etme devam ederse tahribat artar. Bu sebeple koruyucu ince kıllar zayıflar ve ölür. Hiçbir zaman bu kıllar yenilenmez.

Araştırmalara göre 30 yıl sigara içen bir insan mikroskobik kıllarının büyük bir kısmını kaybetmiştir. Bu sebeple hava geçitlerinde mukus üreten zarların kalınlığı normale göre 3 kat daha artmıştır. Bu durum boğulma tehlikesi oluşturur. Fazla miktarda mukus hava keselerine düşerse akciğere su dolmuş gibi solunumu durdurur. Bu durumdan kurtulmak için şiddetli şekilde öksürülür. Sigara içenlerde oluşan bu öksürük bu sebepledir.

Eğer süprüntülük ortamlarda solunum yapılıyorsa taneciklerin bazıları geçitleri tıkar bazılarıysa dokulara zarar verir. Alveollerin nazik çeperleri zarar görür. Nefes almak mümkündür ama vermek zorlaşır. Alveollerde karbondioksit tutulur ve buralarda kana oksijen veya karbondioksit çekme görevi zorlaşır. Sonuç anfizemdir. Her solunumun hayatta kalma mücadelesi olduğu korkunç bir çaba gerektirir.

Akciğerlerin sağlığı için en başta temiz hava solunmalıdır. Sigara içiliyorsa bırakılmalıdır. Çalışılan ortamlara göre hava filtrelerden geçirilerek öldürücü veya zararlı diğer kimyasal maddelerden arındırılmalıdır.

Daha fazla spor ve daha dengeli besin tüketilmelidir. Merdivene tırmanmak, yürümek, koşmak ve hafif sporlar akciğerleri derin solumaya zorlar bu da akciğer sağlığı için gereklidir. En iyi solunum şekli ağır tempolu derin solunumdur. Bebekler ve opera sanatçıları bunu kullanır. Abdominal karın teneffüsü yapılmalıdır. Yalnızca göğsü şişirerek değil aynı zamanda diyaframı da aşağı düşürmek gerekir. Bu sayede hava en derin alveollerime kadar emilir.

Ağız yoluyla bütün havayı dışarı üfleyerek akciğer temizliği yapılmalıdır. Eğer bu hareket dudaklar büzülerek yapılırsa daha kuvvetli nefes verme sağlanır.

Reader’s Digest

Yazar Hakkında

admin