Bir miktar bira veya şarap içen bir şahsa en çok tesir eden madde, içkinin yapısında bulunan ve suda süratle eriyen etil alkoldür. Etil alkol o kadar hızlı erir ki içki içen kişi daha alkolün tümünü yutmadan önce, dil ve diş etleri arasından doğruca kana karışır. Alkolün geri kalan kısmı da ne parçalanır, ne de normal yiyecekler gibi sindirilir. Hiç parçalanmadan mide ve bağırsaklardan, bilhassa ince bağırsaklardan süratle kana karışır. Bu emilim o kadar çabuk olur ki, içki içen kişinin midesindeki alkolün % 90’ı bir saatle kana karışır. Kanda bulunan alkol kısa bir zamanda, dolaşım sistemi vasıtasıyla, vücudun bütün organlarına, bilhassa beyin gibi yüksek su ve kan muhtevası olan organlara gider. Yaklaşık 100 trilyon kadar olan istisnasız bütün vücut hücrelerini teker teker çevirir.
Alkol vücuda zehir etkisi yaptığından, vücut kendini, savunma mekanizmasını harekete geçirerek bu zehire karşı korumaya çalışacaktır. Böylece, kandaki alkolün bir kısmı doğrudan akciğerlerden, böbreklerden ve deriden atılacaktır. Ancak bu şekilde alkolün yalnızca % 5’i vücuttan atılabilir. Bu atılım sırasında içki kullanan şahsın nefesi alkol kokar ve çok miktarda idrara çıkma ihtiyacı duyar.
Geri kalan % 95 alkol, karaciğer hücrelerinde, mitokondriyumlarda yanar. Bu şekilde alkolün büyük çoğunluğu su ve karbondioksite kadar parçalanmış olur. Alkolün bu şekilde yanmasının sürati, 70 kiloluk bir kişide yaklaşık saatte 5-10 santimetreküp arasındadır. Bu yanma hızı vücuda alınan alkol ile doğru orantılı olarak artmaz. Ayrıca ne açık hava ve egzersiz, ne sıcak kahve ve ne de soğuk banyo, vücuttan alkolün temizlenmesini sağlamaz. Sadece zaman önemlidir; yani alkolün vücuttan atılması sadece zamanın geçmesi ile mümkün olur.
SARHOŞLUK NEDEN İLERİ GELİR?
Kanla gelen alkol, sinir hücre zarları içine de girerek, doğal ve sağlıklı yapıyı bozar. Alkolün girmesi ile birlikte, zar sıvımsı bir hal alır. Böyle bir ortamda, aysberglere benzeyen proteinler de sağa sola, alışılmışın üstünde savrulur, bulundukları yerden uzaklaşırlar. Böylece gelen uyarılar yolunu bulmakta, eğer bulursa geri dönmekte güçlük çeker. Hatta bazı uyarılar beyne ulaşamadan kaybolur. İşte reflekslerin zayıflaması, acının hissedilmemesi, ayakta duramama, bu nedenle ortaya çıkar. Eğer uyarılar yerine ulaşamıyorsa, duygular kaybolur ve sarhoşluk başlar. Bu durumda, beyin artık yan kapasiteyle çalışmaktadır.
Kişi fazla içki içtikçe, şüphesiz kanındaki alkol miktarı artacaktır. Belirttiğimiz gibi vücudun alkolü yakma hızı, bir saatte ancak 5-10 santimetreküptür. Bu miktardan fazla alkol alan kişide sarhoşluk belirtileri kendisini gösterecektir. İşte bu sarhoşluk belirtileri, kandaki alkolün, merkezi sinir organlarına, bilhassa beyne olan tesirlerinden ileri gelmektedir. Kana karışan alkol ile, beyinde tesir altında kalan bölge arasında bir bağlantı vardır. Mesela 70 kiloluk bir adam, şayet aç karnına iki şişe bira içecek olursa, kanındaki alkol seviyesi % 0.05 (on binde beş) olur. Kandaki bu miktar alkol ile, beynin dış kısımlarının, bilhassa endişe ve merakla alakalı merkezlerin normal faaliyeti zarar görür. İçki içen kimseye yalancı bir iyilik hali gelir. Her şeyi sanki toz pembe görmeye başlar. Utanma hissi azalır. Tıpta bu duruma “öfori” denir. Şahsın kendi kendini kontrol mekanizması kaybolmuştur. Gelişigüzel, manasız sözler söylemeye başlar. Yaptığı işin en iyisini yaptığına emindir. Mesela bir sarhoşa daktiloda yazı yazdırsanız, sarhoş olmadan önce iyi yazı yazabilse de, bu kez hatalarla dolu bir yazıyı önünüze getirecektir. Üstelik buna rağmen,hatasız yazdığını ileri sürecektir. Ayrıca böyle bir halde vasıta kullanan veya bir işte çalışan kimsenin, araba kazası veya iş kazası yapma ihtimali de sarhoşluk derecesine göre artacaktır.
ALKOL DOĞRUDAN ÖLÜME YOL AÇABİLİR Mİ?
Eğer sarhoş bir kişi, kanındaki alkol oranı % 0.1 ‘e (binde bir) yükselecek kadar içki kullanmışsa, beynin arkasında bulunan motor merkezlerindeki faaliyetler bastırılacaktır. Bu ise, şahsın adalelerine hakim olabilme kabiliyetinin yavaş yavaş kaybolmasına yol açacaktır. Şayet kanındaki alkol oranı % 0.2’ye yükselirse, orta beynin daha derin kısımları tesir altında kalacak ve sarhoşu bir rehavet basacaktır. Alkol oranı % 0.5’i geçerse, beyin sapı diye adlandırılan kısımdaki solunum merkezi felce uğrayacak ve sarhoş, baygınlığı müteakip sessizce hayatını kaybedecektir. Birçok sarhoş bu şekilde içki masasında hayatlarını kaybetmişlerdir.
İçki kullanan kişide, kandaki alkol seviyesi belli miktarların üstüne çıkacak olursa (400-700 mgr/100 ml doğrudan zehir tesiri yapar; şahsın solunum felcinden ölümüne vesile olur. Alkol zehirlenmesi sonucu meydana gelen ölümler, alkolden ileri gelen ölümler üçte birini teşkil eder.
Alkol zehirlenmesi, ABD’de karbon monoksit zehirlenmesinden sonra, ölümle neticelenen zehirlenme sebeplerinin ikincisidir. Alkol ve karbon monoksitin sebep olduğu ölümler, diğer bütün zehirlenmelerin hepsinin toplamından çok daha fazla miktardadır.
KAYNAK:
Bilim ve Teknik / Prof.Dr Alparslan Özyazıcı