Bağışıklık (immünite), Latince immunilas kelimesinden gelmiştir. Anlamı ise, herkes için olan bir kanuna uymama hakkı; yani ayrıcalık tanınması durumudur. Biyolojide, bir canlının aynı şartlardaki başka canlıda hastalığa sebep olan bir mikroba karşı, hasta olmadan direnmesi anlamına gelir. Bağışıklık olaylarım inceleyen ve bunlar sayesinde koruyucu ve tedavi edici metotlar bulunmasını sağlayan tıp dalına Bağışıklık Bilimi (İmmünoloji) denir.
Önceleri vücuda yabancı teriminden dışarıdan gelen bakteri, virüs, alerjen (allerjiye sebep olan madde), başka canlıdan nakledilmiş doku veya organ (grel) anlaşılmıştır. Şimdi biliniyor ki bağışıklık sistemi, yalnız bir karşı saldırı silahı olarak kalmamaktadır. Canlının kendi hücrelerinde kontrolsüz çoğalma, mutasyon (gen değişmesi) veya ihtiyarlığa bağlı bir yüzey değişmesi olduğu zaman bağışıklık sistemi bu gibi hücrelerin vücuda zararlı hale gelmeden önce yok edilmesini de sağlamaktadır.
Bu şekilde insanlardaki bağışıklık sistemi silahlı güvenlik kuvvetlerine benzetilebilir; canlı ülkesinin bütünlüğünü korumak üzere en ufak bir olay karşısında harekete geçmekte, yalnız yabancı düşmanları etkisiz hale getirmekle kalmamakta, yerlilerden olay çıkartanlara (mutasyon’a uğramış embriyon hücreleri, kanser hücreleri) veya güçsüzlere (ihtiyarlamış hücreler) de karışmaktadır; kısacası vücudun normal kabul ettiği değerlerden ayrılma bu sistemi harekete geçirmektedir.
Bağışıklık olayı en kısa olarak şöyle tanımlanabilir: Saldırganlar antijen taşırlar ve vücut bunlara karşı antikor yapar. Aynı saldırgan ileride vücuda bir daha girerse, ilk girişinde yapılmış olan antikorlarla (bağışıklık maddeleri) karşılaşır ve etkisiz duruma getirilir. Gerçekte antijen-antikor çatışması sırasında şu üç durumdan biri görülür:
• Antijen – antikor çatışması vücut için faydalı bir sonuca ulaşır. Antijenle ilk temastan sonra vücudun aynı antijenin daha sonraki saldırılarına karşı korunabilmesi tabii bağışıklığın ve aşıların esasını oluşturur.
• Vücut için zararlı olur ve bir immünolojik hastalığa yol açar. Alerjen diye bilinen belli maddelere karşı aşırı duyarlılık halleri ve autoimmün hastalıklar (vücudun kendi hücrelerine karşı bağışıklık kazanması) gibi.
• Sonuç ne faydalı, ne zararlıdır; bu, immünolojik tolerans (hoşgörü) olayını meydana getirir.
Vücudun yabancı cisimleri hoş görmesi birkaç özel durumda görülür. Hamile annenin karnındaki çocuğu hoş görmesi, yani ona karşı genellikle antikor yapmayışı buna örnek verilebilir. Tahmin edileceği üzere vücudun yabancılara hoş görüşünü organ nakli (gref) vakalarında arttırmak, kanserle savaşta ise azaltmak amacı güdülmektedir.
- Antijenler: Antijen Nedir?
Antijen üzerinde antikorların içine geçen bölgeler bulunur. Antijen üzerindeki bu özel bölgelere birleşme bölgeleri denir. Her antijen’de birçok birleşme bölgeleri olup bu bölgelerden her biri bir başka antikorla birleşecek şekilde özel bir yapı gösterir. Antijenle antikor arasındaki ilişki bir anahtarın kilide sokulmasına benzetilir. Antijen’ler genellikle büyük protein molekülleridir. Bazen polisakkaridler (insan A ve B kan grupları), nükleik asitler ve lipidler de antijen olabilirler.
Antijenin kuvveti antijenden antijene değişir. Molekül ağırlığı 5.000 üzerinde olan antijenlerin kuvveti artar. Bununla beraber küçük moleküller yeteri kadar büyük protein moleküllerine bağlanarak antijen rolü oynayabilir. O zaman bu küçük moleküllere hapten denir. Haptenler antijen birleşme bölgesi gibi davranırlar. Tıp bakımından bu olay çok önemlidir, çünkü insanın tabii ve suni çevresinde proteinlerle birleşebilecek bir sürü küçük molekül vardır. Küçük moleküllerden ibaret ilaçlar hapten olabilirler. Penisilin alerjisinin başka türlü açıklaması yoktur. Solduğumuz havada hava kirlenmesi sonucu bulunan bazı maddeler diğer bazı maddelere bağlanarak antijen haline gelebilirler ve astım, kurdeşen (ürtiker), egzama gibi tipik alerjik hastalıklara sebep olurlar.
- Antikorlar: Antikor Nedir?
Antikorlar immünoglobülin (Ig) denilen ve serumdan «immünuelektroforez» denilen bir teknikle kolayca ayrılabilen proteinlerdir. Vücuda bir antijen girmesi antikor sentezinin başlamasına yol açar. Antijenlerin çok çeşitli olması sebebiyle bir milyon kadar değişik antikor yapılmaktadır. Bütün iğlerde (ki glikoprotein molekülleridir) aynı temel yapıya rastlanır, Kükürt (S) köprüleri ile birbirlerine bağlanmış iki hafif, iki ağır polipeptid zincirinden ibarettirler. Bir hafif zincirin ucu ile ona bağlı ağır zincirin komşu ucu antijenle birleşme bölgesini meydana getirir. Bu özel birleşme bölgesi molekülün % 35 ini kaplamakta olup değişebilir cinstendir. Bu ucun yapısı antijen yapısına göre değişir. Molekülün kalan % 65 i ise aynı gruptan olan iğler içinde değişmez bir yapı gösterir.
Sekiz Çeşit İmmünoglobülin ;
İğlerin G, A, D, E grubundan olanları aynı büyüklükte ve aynı molekül ağırlığındadır. Son grup olan M grubundaki Ig’ler daha iri ve daha ağırdır. Her grubun muhtemelen özel görevleri vardır. Mesela A grubundan olan lg’ler sindirim ve solunum yollarının, burnun iç zarındaki bölgesel bağışıklığı temin etmektedir. Ig’lerin dört büyük grubu olan M, G, A, D, ağı zincirleri gamma (γ), mü (µ), alfa (α) ve epsilon (ε) bakımından birbirlerinden farklıdır. Buna karşı sadece iki çeşit hafif zincir mevcuttur: X ve lamda (λ). Buna göre iki çeşit hafif ve dört çeşit ağır zincir yapabilen bir insanın 8 çeşit lg yapma imkanı vardır.
Kompleman:
Antijenle antikor birleşmesinde varlığı son derece gerekli bir unsur vardır: kompleman.
Kompleman aslında 4 enzim’den oluşmuş bir sistemdir. Bu sistem antijen – antikor birleşmesinden oluşan molekül yığınları üzerine yapışmaktadır, üç çeşit olayda kompleman kullanılmaktadır.
Antijen’e karşı yürütülen savaşta kompleman antikor ile birleşir ve hücre zarlarında, bakteri çeperlerinde, virüs kılıflarında erimeye yol açan hasar yapar. Kompleman antijen – antikor kompleksinin lagositlerce yenilmesini kolaylaştırır. Nihayet immün yapışma (immünoadherans) denen olayda rol oynar. İmmün yapışma, antikorun tek hücreli hayvanlarla veya bakterilere birleşmesinden oluşan kümelerin al yuvarlara, pıhtı hücrelerine, nişasta ve silisyum taneciklerine yapışma eğilimini ifade eder.
Kompleman’ın antijen-antikor kompleksleri ile birleşme eğilimi, tanı (teşhis) amacı ile kanda bir antijen veya antikor’un aranmasını mümkün kılmıştır, bu teste kompleman fiksasyon testi denilmektedir.