Bonsai dünyaya Japonlar tarafından tanıtılmış eşi olmayan bir sanat türü; bahçıvanlığı, heykeltraşlığı, ressamlığı ve felsefeyi kusursuz bir denge içinde bir araya getiren bir sanattır. “Bon”, “kap” ya da “saksı”, “sai” ise “bitki” ya da “bitki yetiştirme” anlamını taşıyor. Dolayısıyla bu iki sözcüğün birleşmesinden oluşan “bonsai” kelimesini Türkçe’ye “saksı içinde bitki yetiştirmek” diye çevirebiliriz. Diyebilirsiniz ki “hemen herkes saksı içinde değişik bitkiler yetiştiriyor, onlar da mı bonsai?” Hayır, iş o kadar basit değil. Bunun için bonsainin ne olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Bonsaiyi dünyaya Japonlar tanıttığından dolayı bonsainin kökeninin Japonya olduğu sanılıyor. Gerçekte ise kökeni Çin. Tam olarak ne zaman başladığı bilinmese de iki bin yıl öncesine kadar uzandığına dair ipuçları var. Çinliler taşınabilir kaplarda bitki yetiştiren ilk uygarlık değil kuşkusuz. Eski Mısır, Babil, Eski Yunan, Roma, Hindistan ve daha birçok yerde de insanların saksılarda bitki yetiştirdiklerine dair bulgular vardır. Ancak saksılarda bitki yetiştirilmesi bütünüyle pratik nedenlere dayanmaktaydı ve bunda estetik bir amaç güdülmüyordu. Estetik amaçlarla bitki yetiştirme düşüncesinin ilk olarak Çin’de ortaya çıktığı sanılıyor. M.Ö. 2200-2250 yılları arasında Çin’i yönetmiş olan Hsia, Shang ve Chou hanedanları sırasında bile bahçe planlama sanatının oldukça gelişmiş olduğu, bilinen bir gerçektir. Bu dönemde minyatür ağaçlardan oluşan, doğanın küçültülmüş bir taklidi olan ve Pun-ching adıyla bilinen bahçeler oldukça yaygındı. Bu sanat, Han hanedanı döneminde (M.Ö. 206-M.S. 221) doruğa ulaştı. Bu dönemlerde saksıda minyatür ağaç yetiştirme sanatına pun-sai ya da pen-sai adının verildiği biliniyor.
Çin kültürü ve sanatının Japonya üzerinde önemli etkileri olmuştur. Çin ile Japonya arasındaki etkileşimin M.Ö. 200 yıllarına kadar uzandığı bilinmektedir. Han hanedanı döneminde, Çin imparatoru Kwang Wu’nun izniyle çok sayıda Japon din adamı Çin’i ziyaret etmiş, daha sonraları çok sayıda Japon heyeti, Çin kültürünü incelemek üzere Çin’e gelmiş ve bütün bu etkileşimin sonucu olarak Budizm, M.S. altıncı yüzyıl civarında Japonya’ya girmişti. Budist rahiplerin çoğu bonsai meraklısı oldukları için bu sanatın adının bu dönemde Japonya’ya geldiği tahmin ediliyor. Ancak bonsai, 13. yüzyıla kadar Japon kültürünün önemli bir parçası olamadı. Bundan sonraki dönemdeyse bonsai ona kutsal bir anlam yükleyen din adamlarıyla asillerin tekelinde kaldı. Bugün bildiğimiz bonsai sanatı, Japon toplumunun her kesiminde 19. yüzyıl başlarından sonra popüler olmaya başladı.
Batı dünyasının bonsai ile ilk tanışması 1878’de Paris’teki Dünya Fuarı’ında gerçekleşti. Fransızlardan fazla ilgi görmeyen bu sanat, biraz tuhaf bile bulunmuştu. 1889 yılındaki fuarda ilgi biraz daha fazlaydı. İlginç bulunmasına karşın Doğuluların tuhaflıklarından biri gözüyle bakıldı. 1909 yılında Londra’daki bonsai sergisinin İngilizlerden büyük ilgi görmesine karşın, bonsai’nin batıda yaygın bir hobi haline gelmesi, İkinci Dünya Savaşı sonrasına rastlar. Daha önceleri Amerika’da bonsai sanatı Japon kökenliler arasında yaygınken, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Japonya’yı işgal eden Amerikan birliklerindeki askerlerin bir kısmı dönüşlerinde bonsai’yi Amerikan toplumunun daha geniş bir kısmına tanıttılar. Özellikle son otuz yıldır bonsai, dünyanın hemen her yerine yayılmış durumdadır.
Bonsai Nedir, Ne Değildir
Bonsai bir ağaç ya da bitki türü değildir. Her tür ağaç, hatta her tür bitkiden yapılabilir. Ancak bazı bitki türleri doğal özelliklerinden dolayı bonsai yapılmaya daha elverişlidir. Bonsai genetik olarak küçültülmüş bitki değil; bir ev bitkisi de değildir. Normal bir ağaç gibi kışın dışarıda, soğukta kalması gerekir. Bunun istisnası, tropik bitkilerden yapılan ve dolayısıyla sürekli sıcak ortam isteyen iç mekan bonsai’leridir.
Bonsai’nin Fizyolojisi
Bonsai, gelişmesi durdurulmuş değil, sadece küçük kalması için kontrol altında tutulan sağlıklı ve normal bir ağaçtır. Burada üzerinde önemle durulması gereken nokta, bonsai’nin sağlıklı ve normal bir ağaç olduğudur. İyi bakılan bir bonsai, aynı türden normal boyutlardaki bir ağaçtan çok daha uzun yaşayabilir.
Kökler
Doğada ağaçların kökleri, gereksinimlerine ve bunları karşılamak için buldukları fırsatlara göre gelişir. Eğer bir bitki küçük, sığ bir saksıya konursa köklerin gelişimi sınırlanacak, bitkinin toprak üstünde kalan kısmının büyümesi dolayısıyla yavaşlayacaktır. Bir ağacın bonsai yapılmasındaki temel ilke budur. Normal bir ağaçta köklerin önemli bir görevi de ağacın sağlam bir şekilde ayakta durmasını sağlamak. Bu yüzden kökler, ağacın büyüklüğüne bağlı olarak derine gitme gereği duyarlar. Bonsai’de böyle bir gerek olmadığı için kökler önemli ölçüde kısaltıla bilinir. Bu kök budaması ağacın büyüme sürecini sağlamak açısından çok önemli; ağacın yaşına ve türüne bağlı olarak her yıl ya da her iki-üç yılda bir yapılması gereken bir işlemdir. Ayrıca ağacın sağlığı için gerekli olan yeni ve sağlıklı köklerin ortaya çıkmasını da sağlar.
Gövde ve Dallar
Doğada bir ağacın dallarının ve gövdesinin şekli, o ağacın güneş ışığından en fazla yararlanmak amacıyla diğer ağaçlarla rekabeti sonucu belirlenir. Rüzgar, erozyon, yıldırım gibi doğal etkenlerle gövdeler eğilir ya da değişik fiziksel zararlar görür. Açık alanlarda yakınında başka ağaç olmadan büyüyen ağaçların dalları, geniş bir yayılma gösterir. Yere yakın dallar, ağacın gövdesinin yere yakın kısmının kalınlaşmasına neden olur. Yaşlı bir ağacın kökleri erozyon yüzünden toprak üstüne çıkmıştır. Bütün bunların saksı içinde büyüyen bir bitkide olması mümkün değildir. Bonsai sanatçısı işte bu noktada devreye girer. Budama, tel sarma gibi değişik teknikleri kullanarak saksı içindeki ağacı doğadaki bir ağaca benzetmeye çalışır. Bonsai’yi saksıda yetiştirilen herhangi bir bitkiden ayıran temel nokta budur.
Yapraklar
Yaprakların boyutları ve ağaç üzerindeki yerleşimlerini belirleyen en önemli iki etken su ve ışıktır. Genel olarak ağaçta dengeli bir şekilde dağılmış küçük yapraklar elde etmek için, bitkinin uzun aralıklarla sulanması ve gereksinimine göre bol ışık sağlanması gerekiyor. Maksimum büyüme, ağacın tepesinde ve dallarının uç noktasında gerçekleşmektedir. Bu noktalarda yapılacak uygun budama, diğer yerlerde de ki büyümeyi uyaracaktır. Ağacın sağlıklı olup olmadığının en iyi göstergesi yapraklarıdır. Bu yüzden yaprakların dikkatle izlenmesi gerekmektedir.
Bir Bonsai’de dikkat edilmesi gereken noktalar
Bir bonsai’yi saksı içinde büyüyen bir ağaçtan ayıran bazı temel özellikler vardır. Bütün bu özellikler bir bonsai sanatçısının uyması gereken kurallar bütününü oluşturur. Bonsai sanatçısı bu kuralları çok iyi öğrenmelidir. Ancak bu kuralları çok iyi bilen insanlar, onları gerektiğinde en uygun şekilde bozabilirler.
Bir bonsai’ye bakıldığında küçük olmasının dışında çok önemli bir özelliği daha fark edilir. Bu da olduıkça yaşlı görünmesidir. Gerçekten çok yaşlı bonsai’ler de vardır. Örneğin, Harvard Üniversitesi’ne ait olan Arnold Arboretum’undaki Larz Anderson Bonsai Koleksiyonu’nda yer alan 280 yaşındaki Hinoki selvisinin insan üzerinde bıraktığı etki muhteşem. Ama çoğu bonsai o kadar yaşlı değildir. Önemli olan, bonsai’nin gerçek yaşı değil, ne kadar yaşlı göründüğü. Bonsai sanatçısının en önemli amaçlarından biri, bonsai tekniklerini kullanarak ağacı gerçekte olduğundan çok daha yaşlı göstermektir.
Bir bonsai’nin bütün kısımları; kökler, gövde, dallar ve yapraklar, ağacın genel görünümünde dengeli bir şekilde yer almalı, yani ağaç bir bütünlüğe sahip olmalıdır. Dalların ve yaprakların konumları, dalların boyutlarındaki çeşitlilik, bitkinin saksı içindeki konumu bakan insanın gözünü rahatsız etmeyecek bir dengede olmalıdır.
Genel İlkeler
Hatırlatalım ki bu ilkeler, kesinlikle uyulması gereken kurallar değildir. Yoksa bütün bonsai’ler birbirinin aynısı olurdu. Bunlar, yalnızca genel olarak uyulması gereken kurallardır.
Gövde: Bonsai’nin hiç bir parçası, diğerlerinden daha önemli değildir. Bununla beraber gövdenin merkezi önemde bir konumu vardır. Kalın bir gövde, yaşlı ve olgun bir ağaç duygusu uyandırır. Fakat aşırı kalın bir gövde de göze hoş görünmez. Genel bir kural olarak bonsai’nin yüksekliği, gövdenin toprakla birleştiği noktadaki kalınlığının altı katı kadar olmalıdır.
Gövde, yukarı gittikçe hafifçe daralan bir koni biçiminde olmalı, silindir şeklindeki bir gövde uygun değildir. (Hokidachi stili dışında). Gövdedeki eğrilik ve kıvrımlarınsa minimum sayıda olmalısı gerekiyor (Bankan ve Nejikan stilleri dışında). Stile bağlı olarak bir ya da iki kıvrım yeterli; daha fazlası yapay bir görünüme yol açabiliyor. Kıvrımlarsa keskin değil yumuşak olmalıdır.
Dallar: Bir bonsai’deki doğal görünümü sağlayan en önemli unsur dalların konumları ve biçimleri. Kendi haline bırakıldığında, ağaç çok sayıda ve gelişigüzel dal oluşturuyor. Dalların konumu, bonsai’nin ana hatlarını belirleyerek gövdeyi en güzel şekilde göstermektedir.
Dalların farklı boy ve kalınlıklarda, dallar arasındaki aralığın da farklı uzunluklarda olması gerekiyor. Dallar arasındaki uzaklık yukarı çıktıkça azalmalıdır. Yine genel bir kural olarak, en uzun iki dalın (genelde en alttaki dallar) uzunlukları toplamı, bonsai’nin yüksekliğinin yarısı kadar olmalı. Bir bitkide dalların eğimi hemen hemen aynıdır. Bunun istisnası, iğne yapraklı ağaçlardır. Bu ağaçların dalları gençken yukarı, yaşlıyken ise aşağı doğru eğimlidir. Bonsai tasarımında bu da dikkate alınmalıdır.
Dalların üst üste gelmemesi, gövde etrafında dağılmış olması, gövdedeki bir kıvrımın iç kısmında dal bulunmaması gerekiyor.
Yapraklar. Yapraklar, ne gövdenin görünmesini engelleyecek derecede sık olmalı, ne de ağaca hastalıklı bir görüntü verecek kadar seyrek. Yaprak boyları, ağacın boyutlarıyla orantılı olmalıdır. Küçük yapraklar elde etmek için bazı teknikler bulunsa da genelde etkileri sınırlı olmaktadır. Küçük yapraklı ağaçlar tercih edilmelidir.
Kökler: Köklerin görünümü her tür bonsai’de oldukça önemlidir. Kökle gövdenin birleştiği yerin açıkça belli olması gerekir. Kalın köklerin üst kısımlarının toprak üstünde kalması, istenen bir özellik, ayrıca ağaca yaşlılık havası vermede önemli bir unsurdur.
Genel Görünüm: Bonsai üç boyutlu bir sanat eseri ve belli bir yönden bakılmak üzere tasarlanır. Bu sebeple ağacın ön ve arkasının belirlenmesi önemli bir konudur.
Bir ağacı bonsai olarak yetiştirmeye karar veren bonsai sanatçısının ilk işi, ağacın ön tarafını belirlemek olmalıdır. Ön taraf, ağacın yapısını en iyi şekilde göstermek üzere belirlenir. Bunun için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır: Ön kısım, ağacın gövdesinin görülebilmesi için görece açık olmalı, öne doğru uzayan büyük bir dal bulunmamalı, köklerin dışarıda kalan kısımlarından büyük olanları önde yer almamalı ve gövdedeki kıvrımlar öne doğru olmamalı. Yalnızca ağacın tepe kısmı hafifçe öne eğimli olabilir.
Ağacın sadece ön kısmı değil, arka kısmı da kompozisyon açısından çok önemlidir. Öne doğru uzayan dallar istenmezken, arkaya doğru uzanan dallar üç boyutlu görüntüyü zenginleştirdikleri için, istenen bir özelliktir. Ayrıca bunlar bonsai’nin ön kısmı için dallar ve yapraklardan oluşan bir fon oluştururlar.
Saksılar: Bir bonsai’nin en önemli unsurlarından biri de saksısıdır. Bonsai saksısı sıradan bir saksı değil, sanat eserinin bir parçası, Bonsai’yi güzelleştiren, onunla bütünleşen bir unsur konumunda olmaktadır.
Çiçek açan ve meyve veren ağaçlar için sırlı saksılar daha güzel görünüm sağlıyor. Saksının renginin, çiçek ve meyvelerin rengiyle uyumlu olacak şekilde seçilmesi gerekiyor. Yapraklarını döken bitkiler için de sırlı saksılar kullanılabiliyor. Açık renk yaprakları olan ağaçlar için açık renk, koyu renk yaprakları olan ağaçlar içinse koyu renk saksılar tercih edilmelidir. Yapraklarını dökmeyen ağaçlar için de koyu renk saksılar uygundur. Sırsız saksılar, özellikle yapraklarını dökmeyen ağaçlarla daha iyi uyum sağlar.
Uyumlu bir görünüm sağlamada saksının şekli de önemlidir. En yaygın kullanım gören saksılar, dikdörtgen ve oval şekilli olanlarıdır. Saksının derinlik ve uzunluğu ağacın türüne ve gereksinimlerine göre seçilmelidir. Genel bir kural olarak saksı derinliği, ağacın gövdesinin toprakla birleştiği yerdeki kalınlığı kadar, uzunluğuysa ağaç boyunun üçte ikisi ila dörtte üçü arasında olmalı.
Kengai, Bunjingi ve Fukinagashi stilleri yuvarlak, kare veya altıgen şekilli, derin saksılarda güzel duruyor.
KAYNAK:Bilim ve Teknik