üzün ortasında yükselen küçük bir tepeciktir. Kış günlerinde akan, olmayacak zamanda hapşıran, nezle olunca tıkanan ve bir kaza olduğu zaman ilk önce kırılıp bozulan koku alma organımızdır.

Farkında olunmadığı bir çok işler yapar. Örneğin sol tarafına yatan bir insanın sol burun deliği yavaş yavaş tıkanmaya başlar. Yaklaşık 2 saat sonra insanı uyandırmadan sessiz bir sinyal göndererek öbür yana dönülmesini sağlar. Bu sayede sabahleyin uyanıldığında kasların kramp olmaması sağlanmış olunur.

Otomatik olarak yiyecekleri önceden koklar ve zehirleme ihtimali olan bir şeyin yenmemesini sağlar. Yemek yenirken duyulan zevk burun tarafından sağlanır. Örneğin ızgarada kızarmaya başlayan etin kokusunu alır ve hemen tükürük bezlerinin harekete geçmesini sağlar. Ağzın sulanmasını sağlar ve sindirim sularının akışını başlatır. Nezle gibi bir hastalık nedeniyle çalışması sekteye uğrar ve yemekten tat alamayız. Üstüne iştah kesilir ve kilo kaybı yaşanır. Burun olmasaydı aşırı derecede yemek seçen biri olunurdu.

Sesin aksettirilmesinde ve yükseltilmesine yardımcı olur. Konuşurken burnu sıkarsanız aradaki değişikliği ve etki derecesini fark edersiniz.

Beyin ile damak arasına sıkışmış vaziyettedir. Aslında iki burundan oluşur. Septum denen bir bölme burnu ikiye ayırır. Ağız boşluğunun içinde mağaraya benzer bir yer vardır, burası burnun çalışma odasıdır. Ayrıca yanaklarda, gözlerin üstünde alın kemiklerinde, gözlerle burun arasında ve arka tarafta ana boşluğun arka tarafında küçük boşluklar vardır. Bunların hepsi burnun sekiz tane sinüs’ünü teşkil eder. Bunlar burnuna lazım olan havanın nemlendirilmesini, sese ahenk vermeyi ve kafanın hafifletilmesini sağlar. Bu yerler sıkıntılara da sebep olur, bakteriler buralara yuva yaparak ana kanala boşalan dar kanaları tıkayan enfeksiyonlara yol açabilirler. Bu durumda acı veren baş ağrıları hissedilir.

Burunun ana görevlerinden biri akciğerlere çekilen havanın temizlenmesini ve klima tesisi gibi çalışarak mevsimine göre havanın ısıtılmasını ve nemlendirilmesini sağlamaktır. Her gün 14 metre küp yani bir küçük oda dolusu havayı bu şekilde işler.

Soğuk ve kuru günlerde rahat solunum yapmamızı sağlar. Akciğerler kuru ve soğuk havadan rahatsız olur. Havayı, akciğerlerin istediği 75-80 derece nemlilik ve 32,2 santigrat derece sıcaklık değerlerine getirir. Akciğerler böylece her zaman sıcak ve nemli bir yaz havası solur. Bu havanın bakterilerden, toz, duman ve başka tahriş edici maddelerden arındırılmasını sağlar.

Havayı nemlendirmek için günde 1 litreden fazla nem harcar. Nem, daha çok yapışkan bir mukoz (sümük) olan kanalların içini kaplayan süngerimsi kırmızı renkli bir zar tarafından üretilir. Kaba temizlik burun deliklerini kaplayan kıllar tarafından asıl temizlik ise burun deliklerinden içeri giren bakterileri ve çeşitli zerreleri tıpkı bir yapışkan kağıt gibi tutan mukoz tarafından yapılır. Mukoz tabakası hep aynı kalmaz aksi halde iki saatte bu tabaka tamamen kirlenirdi. Bunun için her yirmi dakikada bir temiz ve yeni bir mukoz tabakası burun tarafından üretilir.

Eski mukozu atmak için kirpik şeklinde bir sürü mikroskobik sürüngem vardır. Bu çok küçük kıllar mukoz tabakasını yutulmak üzere boğaza doğru sürükler ve sonra da tekrar eski durumlarını alırlar. Kuvvetli mide asidi yutulan bakterilerin çoğunu yok eder. Yorulmak bilmeyen bu küçük silia’lar (kirpik) saniyede 10 süpürge darbesi yapar. Bu durumun soğuk günde farkına varırız. Çünkü soğuk siliaları felce uğratır ve fazla mukoz üretimine sebep olur. Bu zamanlarda mukoz geriye boğaza doğru süpürüleceğine ıslaklık önden damlamaya başlar ve burun akması başlar.

Bakterilere karşı mekanik durdurucu yanında lizozim denen başka bir mikrop öldürücü daha vardır. Gözleri enfeksiyondan koruyan aynı maddedir. Lizozim burunu bütün organların en temizi yapar. O derece burun temizlenir ki herhangi bir antiseptiğe gerek kalmadan burun ameliyatı dahi yapılır.

Solunum yaptığımız havanın ısıtılmasında oldukça önemli görevi vardır. Bu işin önemli kısmı huni şeklindeki kemiklerle yapılır. En büyüğü 2,5 cm boyunda olan bu küçük patates dilimlerine benzeyen kemiklerden üçer tanesi burum deliklerinin yan duvarlarından dışa doğru çıkıntı yapmış durumdadır. Bunlar küçük birer radyatöre benzer. Bunlar kanla dolabilen ve sertleşebilen dokulardan yapılmıştır. Kan normal olarak küçük atardamarlardan geçerek çok sık bir kılcal damarlar şebekesini besler ve buradan da venlere (toplar damarlar) akar. Huni şeklindeki kemiklerdeki kılcal damarlar sertleşebilen dokuların kaynaklarıyla temas halindedir. Bunların içine kan, basınçlı olarak doldukça boşluklar şişmeye başlar. Bu durum soğuk hava alınan durumlarda olur. Bu zamanlarda burun şişer ve daha geniş ısıtıcı hacim kazanır.

Burunun başka bir görevi de kokuların ayırt edilme işidir. Yetişkin bir insan 4000 çeşit kokuyu tanıyabilir. Tam duyarlı bir burun 10.000 çeşit kokuyu birbirinden ayırt edebilir. Sağır ve kör doğan insanlarda bu olağanüstü yeteneklerden daha çok faydalanılır. Böyle durumlarda sadece kokulardan insanlar, evler ve odalar tanınabilir.

Burun boşluklarının her birinin tavanında posta pulundan daha küçük birer yeşilimsi ve kahverengi renkte leke gibi bir doku vardır. Bu lekelerin her birinde yaklaşık 10 milyon koku alıcı hücre ve bu hücrelerin her birinde de 6-8 duygu kılı mevcuttur. Bütün bu sistem 2,5 cm uzaklıktaki beyinle bağlantılıdır.

Koku alma sistemi bu şekildedir, kokunun nasıl alınıp anlaşıldığı farklıdır. Bilindiği üzere kokusu alınan her şey moleküller yayar. Sıcak bir çorba bunlardan pek çok yaydığı halde soğuk çelik hemen hemen hiç yaymaz. Moleküller büyüklük ve şekillerine göre elektrik sinyalleriyle beyine iletilir. Beyin tarafından önceden bilindiğinden sirke, gül veya yanan bir lastik olduğu kararı otomatik olarak verilir.

Uzun bir süre belirli bir kokunun etkisi altında kalındığında zamanla bu koku duyulmaz olunur. Bu sebeple sıkılan bir parfümde bir kaç nefes sonra duyulmaz. Bir deri atölyesinde çalışıldığında boya vb. ağır kokulardan rahatsız olunur. Sonraları koku alma duygusu o kadar yıpranır ki gitgide bu kokular duyulmaz olunur ve neredeyse duyulmaz olunur. Buna rağmen başka kokulara karşı duyarlılık kaybolmaz.

Vücudun dış etkenlere en açık organlarından biridir. Özellikle frengi ve verem mikropları gibi bazı mikroplar kıkırdağa musallat olur burun şeklini bozarlar. Polipler, mukoz zarında bezelye tanesinden üzüm büyüklüğüne kadar boylarda küçük mantarlar meydana getirir. Bunlar hava yollarını ve sinüs kanallarını tıkayarak çeşitli sıkıntılara sebep olur.

Alerji yapan maddeler, sigara dumanı ve toz mukoz zarını tahrik ederek bu zarın şişmesine ve fazla sıvı üretmesine ve bu sıvının da boğaza akmasına sebep olur. Buna burun gerisi damlaması denir. Buna benzer nezleden hava geçitleri duvarları şişer ve geçitler kapanır. Çoğu kez şiddetli sümkürülerek bu geçitlerin açılması sağlanır fakat tehlikeli bir iştir. Böyle bir harekette enfeksiyon sinüslere veya östaki borusu yoluyla orta kulağa zorla gönderilir.

Çalışma gücü yaşlandıkça gitgide azalır. Güzel veya hoş olmayan kokular eskiye oranla daha az duyulur. Burun her şeye rağmen teneffüs edilen havayı ısıtıp temizlemeye devam eder. Yaşlılık zamanlarında ise göz ve kulağa göre daha iyi çalışır.

Yazar Hakkında

admin