Tarihsel bakımından karanlık olmakla birlikte Tevrat’da İbranilerin kökeni ile ilgili bilgiler M.Ö. 2. bin yılın başlarına kadar uzanmaktadır. Yahudilerin erken dönemi ile ilgili bilgiler anlatılırken ataları Hz. İbrahim’in Sümer’de, yukarı Fırat boyunca Ur, Kenan ve Filistin yolculuğundan söz edilmektedir. 13. yy.da Mısır’da idiler. Exodus, onlara sözü verilen kutsal topraklar için başlarında Hz. Musa olmak üzere Sina Çölü’ndeki yolculuklarını anlatır.
M.Ö. 1150 tarihlerinde Ürdün Irmağının kuzey kısımlarında görülürler. Kendilerine bağışlandığını söyledikleri “Bal ve Süt Akan Ülke”ye girebilmek için Kenanîlere saldırırlar. Kenanîler daha ileri gitmiş, gelişmiş bir Sami topluluktu. Mısır ve Fenikelilerden ticaret öğrenmişler sanayi ve ticarette ilerlemişlerdi. Tanrıları Moloh’a çocuk kurban ediyorlardı ve ahlaksızlık son noktasına ulaşmıştı. Köy hayatına alışık İbranîler gelişmiş bir kent hayatına sahip Kenanîlerden birçok geleneği almaya hazırdılar.
Filistin’in güneyinde Sami olmayan bir grup; Filistinliler yaşıyordu. Kökeni belirsiz olan bu insanların Girit’ten geldikleri bilinmektedir. Kenanîlere ve İbranîlere politik bakımdan üstün olan Filistinliler onları nüfuzları altına aldılar. Daha sonra süren mücadeleler sonucu Hz. Davud, Yahudileri krallığı altında (M.Ö. 1000 -955) topladı.
Kudüs’ü kendine başkent yaptı. Büyük kralları örnek alan Hz. Süleyman krallığını başarılı bir şekilde yöneterek, kendine bir saray ve Yahudilere bir mabet yaptırdı (935). Koymuş olduğu bunaltıcı vergiler hoşnutsuzluk yarattı. Ölünce ülkesi ikiye ayrıldı: kuzeyde İsrail ve güneyde Judea.
Bu krallıkların, M.Ö. 722 yılında, Asur kralı II. Sargon’un kuzeyi; Babil Kralı Nabukadnezzar’ın da M.Ö. 586’da güneyi, fethine kadar varlıklarını sürdürdükleri görülmektedir.