Kan, damarlarımızda akan yaşamın ta kendisidir. İnsana hayat veren bu sıvı, vücutta dolaştığı sürece onu ısıtır, soğutur, besler, korur, vücuda enerji verir ve zehirli maddeleri taşıyarak yok edilmesini sağlar. Kan sadece birkaç hücre ve molekülü içeren bir sıvı olmayıp, bedenin canlılığını koruyan biyolojik süreçler gerçekleştirmektedir.

Bize son derece doğal gelen kanın bu becerilerini gerçekleştirebilmesi onun akma özelliğine dayanır. Bu özellik, yalnızca canlı organizmalarda bulunur. Kan, kalbin atmasıyla vücut içinde akar ve aynı zamanda kalbin yaşamsal kaynağı olur.

İnsanlarda kan oranı vücut ağırlığı ile orantılıdır. Bu oran genellikle vücut ağırlığının yüzde 12 ile 15 arasında değişmektedir. Kalp, bu miktarı vücutta rahatlıkla bir dakikada dolaştırabilir. Ancak, fiziksel bir zorlanma sırasında ya da spor yaparken bir dakikada bu miktarın beş katını dolaştırır. Kan, saç köklerinden küçük ayak parmağının tırnak ucuna kadar bedenin her yerinde, atardamarlar, kılcal damarlar ve toplardamarların içerisinde akar. Damarlar öylesine kusursuz bir yapıdır ki içlerinde tanecikler çökelmez, tıkanıklık oluşmaz. Bu karmaşık sistemde ısı, çeşitli besin maddeleri, ayrıca zehirler ve hormonlar gibi maddeler de taşınır.

Vücuttaki her türlü hareket veya tepki, kanın en önemli işlevi olan oksijenin taşınmasıyla gerçekleşir. Solunum yapmak için aldığımız hava, yaşamın en gerekli maddesidir. Hücrelerin enerji üretimi sırasında şekeri parçalayabilmeleri için oksijene gereksinimleri vardır. Yani, oksijenin akciğerden kaslara ulaştırılması gereklidir. Bu görevi kan dolaşım sistemi üstlenir. Oksijeni taşıma görevini ise evrimin en başarılı bileşimlerinden olan alyuvarların (eritrositlerin) yapısındaki hemoglobin yerine getirir.

Alyuvarlar (Eritrositler)

Yassı, yuvarlak ve her iki yanı basık yapıda olan alyuvarların yalnızca biri neredeyse 300 milyon hemoglobin molekülü taşır. Alyuvarların, kusursuz bir yapısı vardır. Bunlar, yalnızca oksijeni taşımakla kalmayıp, gerektiğinde onu bırakırlar. Alyuvarlar, oksijeni bırakma işlevini, örneğin çok çalışan ve oksijene acil gereksinimi olan bir kasın yanından geçerken yaparlar. Bu kan hücreleri, oksijeni verirken şekerin yakılmasından açığa çıkan karbondioksiti alır; onu akciğere taşır ve yeniden oksijen bağlarlar. Bu gaz alışverişi çok basit bir temele dayanır. Oksijen molekülleri, nerede oksijen eksikliği ya da gereksinimi varsa, oraya hareket ederler.

Hemoglobin molekülleri oksijenden başka, yaşamsal önem taşıyan azotmonoksit (NO) gazı da taşır. Azotmonoksit gazı, kan basıncının sürekli değişimini önlemektedir.

Alyuvarlar, miktar bakımından diğer kan hücrelerine göre çoğunluktadır. Sağlam bir insanın kanının bir milimetreküpünde 4.5-5 milyon kadar alyuvar bulunur.

Kanımıza dolayısıyla da tenimize renk veren alyuvarlardır. Bu hücreler, oksijenle olan bağları koptuğu anda açık kırmızı renklerini kaybederler. Bu nedenle akciğere dönen toplardamarda bulunan karbondioksit bakımından zengin, koyu renkteki kan, solgun bir tende mavimsi görünür.

Alyuvar, yassı bir diske benzer. Esnekliği sayesinde en dar kılcal damarlardan ya da en küçük gözeneklerden kolaylıkla geçerler. Kılcal damarların yalnızca 4-5 mikrometre inceliğinde, alyuvarların yarıçaplarının ise ortalama 7,5 mikrometre olduğu düşünülürse eğer esneklik özellikleri olmasaydı, kılcal damarlarda ilerleyemez ve bir noktada takılırlardı.

Akyuvarlar  (Lökositler)

Kanın içeriğinde beyaz kan hücresi olarak bilinen akyuvarlar da bulunur. Akyuvarların içlerinde çekirdekleri vardır. Bu çekirdekler akyuvarların çeşidine göre ya parçalı bir şekilde, ya düz, yuvarlak ya da çubuk şeklinde ve tek olarak bulunur.

Vücutta bulunan akyuvarların sayısı alyuvarlara göre daha azdır. Sağlam insanın kanının bir milimetreküpünde 5-7 bin arasında akyuvar bulunur.

Vücudu yabancı maddelere ve mikroplara karşı koruyarak bağışıklık sisteminin önemli bir bölümünü oluşturur. Vücuda mikrop girmesi durumunda kandaki akyuvarların sayısında artış gerçekleşir.

Kan Pulcukları (Trombositler)

Kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücre parçalarıdır.

Kaynak : R. Von Bredow, Geo, Kasım 1997 / Evin Ansiklopedisi Sağlık 2, Başkent Yayınevi

Yazar Hakkında

admin

Leave a Comment