Mısır’da kral, halkın üzerinde egemenlik kuran kutsal bir varlıktı. Ölünce, yanlarından geldiği tanrıların arasına döneceğine inanılmaktaydı. Piramitler, onun göğe yükselmesini kolaylaştıracağı, düşüncesiyle hazırlanmıştı. Ancak, onun sağlam bir şekilde gidebilmesi için, bedenini sağlam bir şekilde korumak gerekirdi. Bu yüzden çeşitli ilaçlar ve sargılarla mumyalanan kralın cesedi, taş bir lahide konulduktan sonra, büyük bir piramit içinde korumaya alınırdı. Piramidin iç kısmı, krala öbür dünya yolculuğunda, yardıma olacağına inanılan, büyüsel işaretlerle doldurulurdu. Kralın mumyalama dışında, bedeninin korunması için, granit bir taşa heykeli yapılarak, bu heykele onun ruhunun geçeceği ve sonsuza dek korunacağına da inanılırdı. Bu nedenle Mısır’da heykeltıraş sözcüğünün karşılığı “hayatı koruyan kişi” anlamına geliyordu.
Mısır’da ilk mezarlar, M.Ö. 3400 yıllarından kalma, üstü toprak yığılı, kümbet ya da Tümülüs biçimli mezarlardır. Zamanla, bu kümbet şeklindeki yapıların, rüzgârlarla dağılıp yıkılmaması için, dikdörtgen biçimli taş ve tuğladan anıta benzer mezarlar yapıldı. Bu mezarlara “mas-taba” (Arapça: tahta sıra) adı verilir. M.Ö. 3000 yıllarında ünlü mimar İmhotep, 3. Sülâle’den Coser’in mezarını yaparken, “mastaba”larını üst üste yapılmasıyla, “basamaklı piramit” mimarisine geçilmiştir. Daha sonra, mastaba mimarisi gelişerek piramit şekline dönüşmüştür. Bu mimarinin de gelişmesiyle sahici piramit tipi doğdu. Bu tip piramitler 4. Sülâle zamanında ortaya çıkmıştır. Piramit mezarlara krallar konulurken, mastaba tipi mezarlara saraya bağlı, soylu kişilerin gömülmesi geleneği sürdürüldü.

Lahit Odası
Piramitler o çağdaki, teknik olanakların çok üstünde olan yapılardı. Bu yüzden, nasıl yapıldıkları konusundaki sorular, yapıldıkları çağdan günümüze, insanları meşgul etmiştir. Bunlardan biri de, “tarihin babası” sayılan, Herodot idi. O, firavunlardan Keops için yapılan dev piramidi, “Bütün ulusun, bir tek insan için oluşturduğu taş dağı”, olarak nitelemiş ve bu “taş dağı”nın yapılmasında otuz yıl boyunca, yüz bin kölenin çalışmış olabileceğinden söz etmiştir.
Keops piramidinde, yaklaşık her biri 16 ton olan, 2.311.000 taş bloğu kullanıldığı, tahmin edilmektedir. Keops (Kufu) piramidinin boyutu şu şekildedir:
Yükseklik: 146 m., 59 cm.
Kare biçimindeki taban: Kenar uzunluğu 230 m., 40 cm.. (Kenarlardan ikisinde 2,5 cm.lik bir fark vardır)
Tabanın kapladığı yüzey: 53.084 m2.
Hacim: 2.593.861 m3
Ağırlık: 5.750.000 ton
Piramitlerin Yapılışı: Piramit yapımcılarının en büyük sorunu, ağır kaya kütlelerini yapı yükseldikçe, yukarıya taşımaktı. Bu sorun rampa sistemi ile aşılmıştı. Bu rampalar, hafif eğimli, biriket tuğla ve molozlardan yapılmış yükseltilerdi. Taşlar, kızaklar üzerinde çekiliyordu. Piramit yükseldikçe, rampanın boyu ve yüksekliği de artırılıyordu. Piramide farklı yönlerden ulaşan birden fazla rampa olmalıydı. Geometrik hesap yanlışları tepenin simetrik bir şekilde oluşmasını engelleyebilirdi. Piramitler üzerindeki bazı ölçümler π (Pi) sayısını bildiklerini gösterir.
12. ve 13. Sülâleler döneminde, ekonomik zayıflamadan kaynaklandığı sanılan, daha gösterişsiz yapılar yapılmıştır. Piramidin ortasından yanlara doğru uzanan taş duvarların araları daha küçük duvarlarla örülerek, küçük moloz taşlarla doldurulmuştur. Önceki yapım tekniğinden oldukça zayıf olarak yapılan piramitler, günümüze oldukça harap bir şekilde gelmiştir.
Mimarların en büyük endişelerinden biri, lahit odasını hırsızların bulamayacakları bir yere yerleştirmekti. Bu nedenle, lahit odasına ulaşacak yol karmaşık şaşırtıcı, çıkmaz sahte yollarla gizlenmeye çalışılmıştır. Piramit yapımında çalışan işçilerin hava almasını sağlayan bacalar piramidin yapımı bitince kapatılıyordu.
Piramitler “Lahit Odası” ve “Mezar Tapınağı” olmak üzere iki ana bölümden oluşur. Firavunların cesetleri mumyalandıktan sonra lahit odasına konulurdu. Tapınak bölümüne belli zamanlarda ziyaret edilerek, hediyeler sunulurdu.
Eskiçağ Uygarlıkları