Penisilin, günümüzde bir çok hastalığın tedavisinde kullanılan ve keşfinden sonra milyonların hayatını kurtaran mucizevi buluşlardan birisi olup, aynı zamanda dünyanın ilk antibiyotiğidir. İronik olarak ilaçlar bir hayatı kurtarabilmek için başka bir yaşam formunu yok eder.

Her ne kadar penisilinin keşfi 1928 olarak bilinse de geçmişi antik zamanlara kadar dayanmaktadır. Eski çağlardan, penisilinin bilinen keşfine kadar olan süreci inceleyelim.

Sri Lanka, M.Ö. 150                                                               

O dönemde yaraları tedavi etmek için küspe kullanılmaktaydı. Yumuşak, sıcak, küflü tortu mucizevi bir şekilde yaraları iyileştiriyordu. Küflü ekmek kullanımı Antik Yunanistan, Mısır, Çin ve Orta Amerika’ya kadar ilerlemişti. Ama kimse neden işe yaradığını ya da iyileştirici gücünün tam etkisini henüz bilmiyordu.

Polonya, 1640

Doktorlar yaralıları tedavi etmenin daha iyi yolunu bulmaya çalışıyorlar. Bu sebepten bir deney yapılıyor. Islak küflü ekmek, örümcek ağıyla karıştırılıyor. Sonuç şaşırtıcı derecede etkili. Örümcek ağındaki sporlar, ekmek küfündeki antibakteriyel enzimlerle birlikte çalışıyor.

Lyon, Fransa, 1897

Tıp öğrencisi  Ernest Duchesne bitirme tezini, atlarının eyerlerini karanlık nemli bir odada saklayarak atların sırtındaki yaraları, bunların üzerindeki küflerle iyileştiren Arap seyislerin keşifleri üzerine yazmaktadır. Küfün başka hangi hayvanları ya da hastalıkları iyileştirebileceği merakıyla bir deney yapıyor.Penisilin içeren mantar küfünü, hasta kobay fareye enjekte ediyor. Hayvanın tifo hastalığı tamamen iyileşiyor. Bu çalışmayı sürdürürken sadece 23 yaşında olan Duchesne , tezindeki keşfi yetkililere bildirerek mantar üzerinde daha çok tıbbi inceleme yapılmasını istiyor. Ama muhtemelen yaşı nedeniyle tezi kabul edilmiyor. 14 yıl sonra Duchesne, hem de kendi keşfiyle iyileştirilebileceği bir hastalıktan, tüberkülozdan ölüyor.

Londra,1928

Sör Alexander Fleming, St. Marys hastanesinde genç bir bakteriyolog. Bakterilerin ne kadar ölümcül olabileceğini biliyor ve ölümcül enfeksiyonları durdurabilecek bir kimyasal bulmayı amaçlıyordu. Uzun süre yıkanmadan lavabosunda kalan petri kaplarında Stafilikok bakterisini çoğaltıyordu. Küflenen kapları yıkarken kaplardan birisinde bakterinin yok olduğunu fark ediyor. Fleming, hemen küften bir örnek alarak bunun bir penisilin formu olduğunu belirliyor. Daha sonra tıp alanında yaygın kullanım için yıllarca küf yetiştirip rafine etmekle uğraşıyor. Yaptığı çalışma ilgi görmemişti. Bu durum Fleming’de yılgınlığa ve dolayısıyla penisilin çalışmasını bırakmasına sebep oluyor.

Oxford, 1939

Fleming, penisilin küfünü Howard Florey’ e veriyor. Howard Florey ve Ernst Chain, Oxford Üniversitesin’de bir deney yapıyorlar. Bir grup fareye streptokok bakterisi  verip, farelerin yarısına penisilin enjekte ediliyor diğer yarısına ise edilmiyor. Penisilin enjekte edilmeyen fareler ölürken, enjekte edilenler yaşamaya devam ediyor. Böylelikle bu ikili, penisilinin önemini bir kez daha anlamış oldular. İnsanlar üzerinde de denemelerde bulunmuşlar ve penisilin sayesinde birkaç hasta ölümden kurtarılmıştır.

Peoria Illinois, 1941

Penisilinin ne büyük bir çığır açacağını bilen Oxford’lu bilim adamı Florey, Amerika’ya yöneliyor ve Rockefeller Vakfı ile bağlantı kuruyor. Bu bağlantı ona, ilacı geliştirecek yeni bir ekip sağlıyor. İllinoi Ziraat Araştırma Tesisleri, mükemmel fermantasyon teknikleri geliştirmiş toplamda penisilin oluşumu için gereken türde ama agresif küf yapıları da bulunan bir yapı. En iyi küf ise Peroido’daki çürük kavundan sağlanıyor. Yeni mucizevi ilaç penisilin doğuyor. Sayısız hayat kurtarabileceğini fark eden Amerikan hükümeti nerdeyse 2 düzine kimya firmasına yeni penisilin sıvısını üretmeleri için talimat veriyor. Savaş bitene kadar Amerikan şirketleri bir ayda 650 milyar ünite ilaç üretiyor.

Penisilin ilaç yapımcıları; Fleming, Florey ve Chain, 1945 Nobel Tıp Ödülünü kazanmışlardır. İlaç kısa süre sonra hap şeklinde çıkıyor. Onun gelişimi diğer antibiyotiklere de kapı açıyor. Tetrasilin ve amoksisilin gibi. Hayat kurtaran ilacın kaynağı, küf. Küflü antibiyotiklerin keşfi her yıl sayısız hayat kurtarıyor.

Antibiyotikler hayat kurtarıyor olsa da bunun yanında riskleri de bulunmaktadır. Fleming de bundan endişeleniyordu. Penisilin kullanmanın en büyük riski bakteriyi öldürürken, ilaca dirençli yeni bakterilerin oluşmasına sebep olmasıydı. 1950’de Fleming’in en büyük korkusu doğrulandı. Antibiyotikler enfeksiyonu önleyemediği zaman bakteri geliştirerek ilaca dirençli hale geliyor. Kendimizi tedavi ederken gelecekteki tedavisi olmayacak hastalıkların gelişimine de sebep oluyor olabiliriz. Mucizevi ilaçların zayıf noktası bu.

Yazar Hakkında

admin