En çok rastlanan alerjik hastalıklardan biri olan Saman nezlesi (pollinosis) genellikle tehlikesizdir, ancak hastayı oldukça rahatsız ve tedirgin eder.
Hastalığın klinik tablosunun tanımı ilk kez 1819 yılında İngiltere’de John Bostock tarafından yapılmış, ancak nedeni yaz mevsiminde görülen yüksek hava sıcaklığına bağlanmıştı.
İlk olarak 1873 yılında Charles H. Blacklay tarafından yapılan özel testlerle hastalığa yol açan etken belirlendi. Blacklay’ in bir hastasında deri altına verdiği polen ekstraktı, alerjik reaksiyonun oluşum nedeninin ortaya çıkmasını sağladı. Bugün için dünya üzerinde yaşayanların yaklaşık % 5-10’unda pollinosisin varlığı tahmin edilmektedir.
Saman Nezlesinin Belirtileri
Hastalığın en tipik belirtisi gözdeki yaşarmalarıdır. Belirtiler genellikle kaşıntıyla başlar, hastada gözyaşı salgısı artar ve gözde yabancı bir cisim varlığı hissi uyanır. Hasta gözlerini ovuşturur, gözler kızarır ve zaman zaman göz kapaklarında şişmeler görülür.
Benzeri olaylar burunda da kendini gösterir. Kaşıntı, akma ve hapşırma isteği ile birlikte burun mukozası şişerek ağrılar burun civarına, kulağa ve boğaza vurur. Baş ağrısı ve bitkinlikle de tablo tamamlanır.
Bazı özel ve ağır durumlarda solunum yollarında kramplar, nefes almada güçlük ve sürekli bir gıcık nedeniyle öksürük bu tabloya eklenir.
Pollinosis kadın ve erkeklerde aynı oranda ve en yoğun olarak 20-30 yaşlar arasında kadınlarda genellikle biraz daha erken görülür. Hastalığın ortaya çıkışı ile mevsim ilişkisi çok ilginçtir. Hastalar, rahatsızlıklarının başlayacağı zamanı genellikle önceden ve hafta düzeyinde bir kesinlikle söyleyebilirler. Pollinosis’ in temelinde daha önce de değinildiği gibi polen antijenine karşı bir IgE reaksiyonu yatmaktadır. Polenlerin etrafındaki kılıf, iç ve dış olmak üzere iki tabakadan oluşur. Alerji uyarıcıları öncelikle iç tabakada yerleşmiş durumdadırlar.
Söz konusu türden alerjik hastalığı bulunanlar için polenlerin, mevsimlere, günlere ve saatlere göre havadaki yoğunlukları büyük önem taşır. Tek bir çavdar başağında yaklaşık 4.2CO.OOO. bir fındık ağacında ise yaklaşık 600.000.000 polen bulunur. Orta Avrupa’da cm3‘ye yılda 27.000 civarında polen düştüğü tahmin edilmektedir.
Pollinosis’i bulunanlara güç anlarında yaşamı biraz olsun kolaylaştırabilmek amacıyla Batı Almanya Radyosu (WDR), 1981 yılında Mayıs ve Temmuz ayları arasında haftada iki kez olmak üzere sabahları saat 7.30 da “Polen durumu haber bülteni” yayınlamış ve hastalığı olanları alınması yararlı olabilecek önlemler konusunda uyarmıştı.
Hastaların polen yoğunluğunun fazla olduğu zamanlarda yüksek yerlere veya deniz kenarına gitmeleri önerisi, çalışanlar için işleri nedeniyle, diğerleri için de getireceği parasal yük açısından kolayca uygulanabilir bir çözüm olamadı.
Böylece koruyucu ve rahatlatıcı ilaçların kullanımı giderek yaygınlaştı ve üretilen çeşitli göz damlaları, burun spreyleri ve aerosoller hastalıkların etkilerine karşı kullanılmaya başlandı. Bunların yanı sıra, başlamış olan alerjik reaksiyonlarda özellikle histamin açığa çıkışını azaltmak için kullanılan (Antihistaminik adı bu nedenle verilir) ilaçlar da günümüzde nezle ve soğuk algınlığı ilaçları gibi oldukça yaygın kullanım alanı buldular.
Astım ve saman nezlesi için “Duyarlılık Giderme” yöntemi adını verebileceğimiz klasik bir yöntem de ayrıca uygulanmaktadır. Bu yolla vücudun bağışıklık sistemine alerjiyi oluşturan faktörlere yavaş yavaş alışkanlık kazandırılması amaçlanmakta. Ancak bu tedavinin doktor gözetiminde en az 3 yıl disiplinli bir biçimde sürdürülmesi gerekiyor. Sürenin kısaltıldığı yöntemler ise hastanın yatarak tedavi edilmesini zorunlu kılmaktadır.
Başarılı uygulama oranının % 50-80 arasında değiştiği “Duyarlılık Giderme’” Yönteminin kullanıldığı haller, toz, polen, küf, işyeri tozu ve böcek sokması nedeniyle oluşan alerjiler, ön koşul ise, alerjiye yol açan etkenin kesin olarak saptanması.
Başarısızlık nedenlerini de yöntemin uzman olmayanlarca uygulanması, etkenin belirlenmesinde yapılan hata, yanlış ekstrakt bileşimi ve dozuyla, tedavi süresinin yetersizliği biçiminde özetlemek mümkün.