II.Asur-rabi’den bir süre sonra tahta çıkan II. Asur-dan (M.Ö. 934- 912) ve oğlu Adad-nirari (M.Ö.911- 891) zamanında, yeniden Asur İmparatorluğunun temelleri atılmıştır. Tarihçiler tarafından bu dönem, “Yeni Asur Devleti” olarak adlandırılmıştır.
II.Adad-nirari, Kadmu, Nisibin ve Hanigalbat’ı ele geçirerek Habur bölgesinin denetimini sağlamıştır. Kuzeydeki sınırını Elazığ çevresine (Alzi) kadar genişletti.
Avcılığı ile övünen kral, av hayvanlarını bir hayvanat bahçesine koyduğundan, söz etmektedir. Devletin güçlenmesi için, sadece savaşların yetmeyeceğini, ziraatle de ilgilenilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Oğlu II. Tukulti-Ninurta (M.Ö. 890-884) Nairi ülkesi olarak adlandırdığı, Van Gölü’nün güneybatısına seferler düzenledi. Bölgede Muşkilerle mücadele eden Tukulti-Ninurta, güneyde de Babil aleyhine sınırlarım genişletmiştir. Onun da babası gibi, ülke içinde imar faaliyetlerine önem verdiği görülür.
Onun yerine geçen oğlu II. Assurnasirpal zamanında Asur bir Ön-Asya imparatorluğu haline geldi.
II.Assurnasirpal (M.Ö. 883-859): Assurnasirpal saltanatının ilk yıllarında kuzeye, doğuya, güneye, batıya yani Suriye ve Doğu Akdeniz’e seferler düzenledi. M.Ö. 877’de ise kral Lübnan Dağı’na ve “Amurru Ülkesi’nin Büyük Denizi”, yani Akdeniz’e kadar ulaşmıştı. Assrnasirpal başkenti Assur’dan Kalhu’ya taşıyıp, bu kenti küçük bir yönetim merkezinden büyük bir imparatorluk başkentine dönüşmesini sağladı.
III. Salmanassar (M.Ö.858-824): II. Assurnasirpal’ın yerine oğlu III. Salmanassar geçti. O, öncelikle, babasının siyasetini izledi. Assur’un, özellikle batı ve kuzeyindeki sorunları çözüp, bu yönlerde güçlenmesini sağlamaya çalışmıştır.

Asur Alfabesi
Salmanassar tahta geçişinin ilk dört yılında, bir Arami devleti olan, Bit-Adini’ye karşı yaptığı seferler sonucunda, bu devleti ele geçirdi ve Assur’a bağlı bir eyalet haline getirdi. Bölgenin ele geçirilmesiyle, Assur Akdeniz ve Anadolu’ya ulaşan yolların kontrolünü eline geçirmiştir.
Salmanassar M.Ö. 853-833 arasında, Şam kralı Hadad-Ezer’in başkanlığındaki bir koalisyona karşı, yaptığı seferler sonucunda bölge devletleri Assur’a haraç ödemeyi kabul etmek zorunda kalmıştır.
Saltanatının 20. yılında kuzey-batıda Tabal ve Que (Kilikia) bölgelerini ele geçirdi. Böylece Anadolu’nun iç bölgelerine kadar ilerleyen Asur batıya uzanan ticaret yollarını ve Toros madenlerinin kontrolünü tümüyle ele geçirmiştir.
Batıdaki bu gelişmelerin yanı sıra, Asur kuzeyde yeni kurulan Urartu Krallığı üzerine yaptığı seferlerle krallığın ilk başkenti Arzaşkun’u yakıp yıkarak tahrip etti. Diğer taraftan güneydeki, dost Babil’e karşı ayaklanan Kaldeli beyler egemenlik alana alınarak, Asur’un sınırları Basra Körfezi’ne kadar ulaşmıştır.
Salmannassar’ın saltanatının son yıllarında (M.Ö.827) ülkede büyük çaplı ayaklanmalar gerçekleşti. Bu ayaklanmaların sonucunda ülke 70-80 yıl geriye gitti. Oğlu V. Şamşi-Adad (M.Ö. 823-811) döneminde bu ayaklanmalar bastırılmasına rağmen gerilemenin önüne geçilememiştir. O’nun yerine oğlu III. Adad-nirari geçti.
III. Adad-nirari (M.Ö. 810-783): O, Şam’ı yeniden ele geçirdi. Samaria, Sidon ve Tyre vergiye bağlandı. Kalde denetim altına alındı ve Babil ile antlaşma yapıldı. Fakat bütün bu gelişmelere rağmen, merkezi otorite giderek zayıfladı. Eyaletler merkezden koptular. Onu izleyen oğullan IV. Salmananassar (M.Ö. 782-773), III. Assur’dan (M.Ö. 772-755) ve V. Assur-nirari (M.Ö. 754-745) zamanında ülke gerilemeye devam etti. Bu dönemde kuzeyde Urartu devletinin güçlenerek Fırat’ı geçip batısındaki Malatya Krallığı’na kadar yayılması, Doğu Akdeniz’deki Assur’a bağımlı liman kentlerini etki alanı içine almıştı. Bölgedeki Assur çıkarlarının sarsılması, Assur’un başkenti Kalhu’da III. Tiglat-pileser’in bir darbe ile yönetimi ele geçirmesinine nenen oldu.
III. Tiglat-pileser (M.Ö. 745- 727): O, Asur’un III. Adad-nirari ile başlayan gerileme dönemine son verdi. Asur’u yeniden Ön Asya’nın egemen devleti durumuna yükseltti. Saltanatının ilk yıllarında Babil’e yerleşmiş olan Arami kavimlerini yönetimi altına alıp, Basra Körfezi’ne kadar ilerledi.
M.Ö. 743 yılında Urartu, Arpad, Malatya, Kummuh ve Gurgum krallarının Urartu kralı II. Sardur önderliğindeki Anadolu birliği, Kummuh’da (Adıyaman Gölbaşı) yenilgiye uğratıldı. II. Sardur başkenti Tuşpa’ya kadar izlendi.
Tiglat-pileser Basra Körfezi’nden Orta Anadolu’ya kadar Ön-Asya’yı Asur egemenliğine kattı. Babil kentinin kutsallığı nedeniyle, M.Ö. 727 yılında doğrudan kendisi başına geçip, yönetmek istedi. Ölünce yerine oğlu Salmanassar geçti.
V.Salmanassar (M.Ö. 726- 722): O, babasının devlet siyasetini izledi. Asur ve Babil taçlarını birlikte giydi. Eski Ahit’te, İsrail’in başkenti Samaria’yı aldığı ve onları sürgün ettiğinden söz edilmektedir. Yerine oğlu Sargon geçti.
II.Sargon (M.Ö. 722- 705): Sargon’un yönetimi gasp yoluyla aldığı sanılmaktadır. Saltanatı, Asur’un yayılma siyasetinin son evresini oluşturur. Saltanatının ilk yıllarında, iç karışıklıkları önleyerek, siyasete yöneldi. Babil için Kaldelilerle; daha sonra, Der için de Elamlılarla savaştı.
M.Ö.853 yılında, Salmanassar’a karşı kurulan birliğin bir benzeri de Sargon’a karşı Hama, Arpad, Simurru, Şam ve Samaria tarafmdan kuruldu.
Sargon yaptığı bir seferle, Karkar’da onları kuşatıp, yendi. O sırada, Mısırlıların desteğiyle Gaza’da ayaklanma çıktı. Bu ayaklanmayı bastıran Sargon, egemenliğini Mısır sınırına kadar genişletti.
Anadolu topraklarını tümüyle ele geçirmeye çalışan Asur’a karşı, Anadolu’da Urartu ve Muşki (Frig) güçleri birleştiler. Bölgedeki bazı krallıkların da desteğini alarak, bir “Anadolu birliği” oluşturulmuştu. Birliğin başında Urartu kralı I.Rusa (M.Ö. 719-713) ve Muşki kralı Mita (Midas) bulunmaktaydı. Diğer taraftan, doğuda I.Rusa Urmiye Gölü’nün güneyinde Mannaları destekleyerek, Asur’a karşı ayaklandırdı. Bunun üzerine Sargon, saltanatının sekizinci yılında (M.Ö.714) bir sefer düzenleyerek, Urartuları büyük bir bozguna uğrattı. Kutsal kentleri Muşaşir’i (Ardini) ele geçirip; Haldi Tapınağı’nı yağmalattı.
M.Ö. 717-709 yıllan arasında, Sargon, Mita ile Que (Çukurova)’deki Harrua’da (Silifke yakını) üç kez karşılaştı. Üçüncü karşılaşmada Mita büyük bir yenilgiye uğratıldı ve savaş alanından güçlükle kaçabildi. Canını kurtaran Mita Asur’a vergi ödemek zorunda kaldı.
M.Ö. 709’da Babil’i tekrar ele geçiren Sargon, kendisini Babil yöneticisi ilan etti. Aramiler ve Kaldelileri Babil’den sürgün etti. Ayrıca, kendi adıyla anılan Dur-Şarrukin (Khorşabad) adını verdiği yeni bir başkent kurdu.
Orta Anadolu’da Kimmer istilasının getirdiği tehlike nedeniyle, Frigler ve Tabal krallıklarıyla dostluk antlaşmaları imzalandı. M.Ö. 705 yılında, Tabal ülkesinde, Kimmerler ile yaptığı bir savaş sırasında öldürüldü.
Sennaherib (M.Ö. 704-681): II. Sargon’dan sonra tahtta çıktı. II. Sargon’un savaş sırasında ölmesi nedeniyle, kralların bizzat savaşa katılma geleneğine son verildi. Sennaherib, başkenti Ninive’ye taşıyarak, Asur’un yayılma siyasetini bıraktı. Ancak dışarıdan gelen saldırılara ve ayaklanmalara karşı savunma siyaseti sürdürdü. M.Ö. 701’de Doğu Akdeniz ve Filistin’deki ayaklanmaları destekleyen Mısır’la savaşıldı. II. Sargon’un Babil’i ele geçirmesiyle çıkan ayaklanmalar üzerine, dikkatini bölgeye çevirdi. Kaldelilerin ayaklanmasını bastırarak, oğlu Assur-nadin-şumi’ yi Babil yönetimine atadı.
M.Ö. 694 da, Sennaherib, Kalde ile Elam işbirliğine karşılık, Fenike gemilerinin yardımıyla, Fırat-Dicle üzerinden Elam topraklarına girdi.
Kaldeliler ve Elamlıların, Babil’i ele geçirme mücadeleleri, Asur’u bir hayli uğraştırmıştır. Bu nedenle, kent ele geçirilince cezalandırılıp, tümüyle tahrip edildi.
Sennaherib oğlu Arda-Mulissi’nin de bulunduğu bir saray darbesinde öldürüldü. Ancak kardeşler arasındaki taht mücadelesini Assarhadon kazanmıştır.
Assarhadon (M.Ö. 680-669): Sağlıyı iyi olmayan Assarhadon batıl itikatlara bağlı biriydi. Hayatını astrolojik olaylar yönlendirmekteydi. Babil siyasetinde değişiklikler yaptı. Kentin ve tapınakların yeniden inşasını emretti. Babil’deki Bit Yakın kabilesinin çıkardığı karışıklıkları önledi.
Kuzeydeki Tabal eyaletine yönelen Assarhadon Kimmerleri yenilgiye uğrattı (M.Ö. 679). Fakat Kimmer ve İskitlerin estirdikleri terörün etkilerini tümüyle ortadan kaldıramadı. Bu tehlikeyi önleyebilmek için, tek kızı Şeru A-eterat’ı, İskit beyi Bartatua’yla istemeyerek evlendirmek zorunda kaldı.
M.Ö. 674 yılında gerçekleşen bu evlilikle Asur’un kuzey sınırları bir süre rahatlamıştır. Medler yeniden vergiye bağlandı. Elam yönetimine Asur yanlısı biri getirildi. Diğer taraftan Suriye çöllerindeki Araplarla dostluklar arttırıldı. Sina Çölü aşılarak firavun Taharqa’nın direnişi kırılıp, Mısır ele geçirildi (M.Ö.671). Bu olaydan iki yıl sonra, Mısır’da çıkan ayaklanmayı önlemek için yola çıkan Assarhadon yolda öldü. Yerine geçen oğlu Assurbanipal ayaklanmayı bastırarak, Mısır’da yeniden egemenliği sağladı (M.Ö.663).
Assurbanipal (M.Ö. 669-627): Assurbanipal, Mısır egemenliğini sağladıktan sonra, Kalde ayaklanmasını destekleyen Elam ve Susa’yı ele geçirdi (M.Ö. 55). M.Ö.649 yılında kendini Babil kralı ilân etti. Assurbanipal zamanında Asur en geniş sınırlarına ulaşmasına rağmen, ölümünden sonra ülke hızla çöküntüye geçti. Bu çöküşte, kuzeydeki Kimmer ve İskit baskıları, Medlerin bir krallık altında birleşmesi ve Babil’deki ayaklanmalar başlıca rol oynamıştır. Ayrıca güçlü Asur’a karşı diğer kavimlerin düşmanca tepkileri oluştu. Baskı ve kuvvete dayalı birlik, Assurbanipal’den sonra, zayıflayıp sona erdi. Bölgedeki, Asur’un yıkılmasıyla ortaya çıkan siyasal boşluğu Babil doldurmuştur.
M.Ö. 25 yılında Nabupolassar yönetimindeki Babil bağımsızlığını ilân etti. M.Ö. 7. yy.a doğru İran’da güçlenmeye başlayan Medlerle işbirliği yapan Babilliler, M.Ö. 614’de Asur’u ve M.Ö. 612 de Ninive’yi ele geçirdiler.
Babil kralı Nabupolassar, Medler ile işbirliği yaparak, M.Ö. 610 yılında Assur devletine son verdi.
Assur ülkesinden geriye kalan, Yukarı Mezopotamya (Asurya) Anadolu’nun bir kısmını Medler; Suriye, Filistin, Dicle Irmağı’nın doğu bölgelerini ve Elam’ı Babil olmak üzere iki devlet aralarında paylaştılar. Asur’dan sonra Mezopotamya’nın son devleti Babil oldu.